Antibiyotik direnci, dünyanın karşı karşıya olduğu en ciddi halk sağlığı sorunlarından birisidir. Tehlikeli enfeksiyonlara yol açan fakat antibiyotikle tedavi edilebilen hastalıklar antibiyotik direnci nedeniyle zamanla tedavi edilemez hâle gelmektedir. Direnç arttıkça toplumda enfeksiyon hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranı artmakta, hastanede kalış ve tedavi süreleri uzamakta ve buna bağlı olarak tedavi maliyetleri artmaktadır. Dirençli bakterilerin neden olduğu hastalıklar, özellikle yoğun bakım ortamında ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda ciddi bir sağlık tehdidi oluşturmaktadır.

Her yıl 18 Kasım gününü içine alan hafta Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” olarak ilan edilmiştir. Bu haftanın amacı, tüm dünyada küresel antibiyotik direnci konusundaki farkındalığı arttırmak, toplum, sağlık çalışanları ve politika yapıcılar arasında antibiyotik direncinin yayılmasını önlemeye yönelik iyi uygulamaları teşvik etmektir. Günümüz teknolojik ve ekonomik koşullarının yardımıyla uluslararası seyahat sıklığının artmasının bir sonucu olarak, dünyanın herhangi bir bölgesinde ortaya çıkan direnç sorunu çok kısa süre içinde tüm dünyayı ilgilendiren bir boyuta ulaşmaktadır.

Antibiyotiklerin gelecek nesillerde etkinliğinin sürdürülebilmesi için tek çare akılcı kullanımıdır. Bunun sağlanabilmesi için öncelikle kanıta dayalı tanı yöntemleri kullanılarak enfeksiyonların tanısının doğru konulması gereklidir. Enfeksiyonlara karşı mücadelede, hijyen, sanitasyon, sağlık bakımı, el hijyeni gibi standart önlemleri içeren gerekli bütün enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasının sağlanması, aşı ile önlenebilen hastalıklarda etkili bağışıklama programlarının yürütülmesi de önem arz etmektedir.

Gereksiz yere antibiyotik kullanımı, insanlardaki normal bakteriyel floranın değişmesine bu da çoğu kez dirençli bakterilerin ortaya çıkmasına ve ishal gibi çeşitli yan etkilerin görülmesine neden olabilmektedir.

Antibiyotikler sadece hekimin reçete ettiği durumlarda, eczacının danışmanlığında uygun miktar ve sürede kullanılmalıdır. Hekim reçete etmedikçe kendi kendine ya da eş-dost önerisiyle antibiyotik kullanılmamalıdır. Antibiyotikler ağrı kesici, ateş düşürücü değildir ve her hastalığı tedavi edemez. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslere bağlı solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin tedavide yerinin olmadığı unutulmamalıdır.

Elleri sık sık yıkamak, tüketilen besinlerin hijyenine önem vermek, hasta kişilerle temastan kaçınmak da antibiyotik direnci sorununun engellenmesine yönelik alınabilecek bireysel önlemlerden birkaçıdır.

Antimikrobiyal direnç sorununa yönelik alınacak tedbirler sağlık sektörü ile sınırlı değildir, çok paydaşlı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu kapsamda, ülkemizde insan sağlığı, gıda, tarım ve hayvancılık sektörlerinde antibiyotiklerin akılcı kullanımının sağlanması ve antimikrobiyal dirençle mücadele konularında ulusal stratejiler geliştirilmesi ve sektörler arası koordinasyonun sağlanması amacıyla Bakanlığımız koordinasyonunda, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili tüm paydaşların katılımıyla “Tek Sağlık” yaklaşımında “Ulusal Antimikrobiyal Direnç Önleme Stratejik Eylem Planı” hazırlanmıştır. Akılcı antibiyotik kullanım politikalarının uygulanması, sağlık çalışanları ve toplumda farkındalığın artırılması, konu ile ilgili sürveyans sistemlerinin güçlendirilmesi, enfeksiyonların kontrolü ve önlenmesi bu eylem planının en büyük kazanımları arasında yer alacaktır.

“Antibiyotiklerin Geleceği Hepimize Bağlı”